Pazar, Temmuz 5

gece 4 bruksel'de gun agariyor

sabahi kofte yiyerek karsiladik. emirgan koftecisini kapatip evlere dagiliyoruz. saat 4, bruksel'in bos yollarinda eve donuyorum. arabanin penceresinden iceri yaz kokusu giriyor. insanin belcika'da olduguna inanmasi zor geliyor. demek ki buraya da yaz gelirmis. arabayi parkedip disari cikiyorum. apartmanlarin uzerinden gun doguyor. oysa daha bir kac saat oldu hava kararali. kuzeyde olmanin yan etkileri. sokak bombos. arabada melonkolik bir muzik caliyordu. ve ben dusunuyordum. herkes eninde sonunda yalniz, arada sirada aksinin oldugunu dusunerek kendini kandirsa da. disaridan kus sesleri gelmeye basliyor. kuslar uyandi ve ben uykuya daliyorum. bunu cok onceleri bir kere daha yasayip yazmistim. benzer seyler mi hissediyordum. o zaman butun gun parkta badminton oynamamistim. erkeklerin summer pastel chic, kadinlarin very chochana giyinmesi gereken bir partide dans etmemistim. beni evde bekleyen her zaman ilgiye muhtac kedim yoktu. o zaman istanbul'da deprem sonrasi korkunc bir seyler vardi. bu sabah avrupa'nin kuzeyinde bombos sokaklardan baska bir sey yok.

Cumartesi, Temmuz 4

nargileli bir hayata donus

nargile uzun zamandir olmadigi kadar guzel. zaten hayat ne kadar boktansa nargile de o kadar guzel geliyor. tutun yanmiyor, komur bitmiyor, duman hicbir delikten sizmadan dogrudan gelip oturuyor adamin cigerlerine. boyle zamanlarda sarkilar fena vuruyor. yanimda yatan kedim bile kafasini kaldirip bana miv diyor. insanin kalkip gidesi geliyor. en sevdigi yerleri dusunuyor, gece acik denizde suyun dibine cokerkenki yildizlari. nerde o guzellik diye soruyor insan. hayatin siradanligini kirip gidebilsem. ama nargile de bitecek eninde sonunda ve yatacagiz. ben de hatirlarim belki bir gun bu sarkiyi...